Sanat tarihi, en yalın haliyle görsel sanatların tarihsel evrimini inceleyen bilim dalıdır. Bir başka tanım vermek gerekirse tarih koşullarından doğan maddi kültür eşyasını inceleyen bilimdir1 denebilir.
Konusu, çok çeşitli duygu birikimlerinin yaşandığı insan eserleri olan sanat tarihini açıklarken “sanatın tarihidir” gibi kestirme ve kapalı bir tanımlama ile yetinmek doğru olmaz. Bunun nedeni sanat tarihinin eseri tanımlamakla kalmayıp, eserin üretildiği çağ içindeki toplumsal, fiziki ve psikolojik koşulları da göz önünde bulundurarak bu etkenler ile birlikte anlamaya çalışmasıdır.2 Sanatın tanımına dair fikirler tarih boyunca sürekli değişmesine rağmen, sanat tarihi, sanattaki değişimlere bir sistem çerçevesinde bakarak bunları sınıflandırmayı, yaratıcılık yoluyla şekillendirilmelerini anlamayı ve yorumlamayı amaç edinir.
Sanat tarihi sadece resimlerin ve tarihlerinin formel bir şekilde gösterilmesi ya da öğrenilmesiyle değil, analizlerinin yapılması, eser analizinin daha ön plana çıkmasıyla bugünkü çağdaş sanatlarla ilişkiye geçmektedir.3
Mimari, resim, heykel ve süsleme sanatlarının doğuşundan günümüze değin, birçok farklı ülke ve toplumda ne şekilde, ne tür yapıtlar vererek oluştuğunu inceler. Aynı zamanda sanat yapıtlarının ve onları yapan sanatçıların tarzlarını, sanat anlayışlarını belirleyip değerlendirmeyi, bir yapıdan başka bir yapıya geçerken yitip gideni ve kazanılanı bütün özellikleriyle görüp anlamayı ve değerlendirmeyi amaçlar. Sanat tarihçisi belirli şartların getirdiği durumların madde üzerindeki etkisini anlamak ister.4 Sanat tarihi, sosyal hatta daha da özele indirgemek gerekirse beşeri bir bilimdir. Bu nedenle diğer çoğu bilime nazaran test edilme, laboratuvar koşullarında incelenme olanağı –arkeolojik materyalleri tarihlendirme için kullanılan C14 metodu dışında- neredeyse yoktur. Bu ve buna benzer sebeplerden ötürü yakın tarih içerisinde sanat tarihinin bilim dalı sayılıp sayılmaması konusunda tartışmalar yaşanmıştır. Çünkü bu bilim dalı, doğada bulunan gerçekleri değil; insanın duygu ve düşüncesinden doğarak yaratılmış nesneleri incelediğinden, diğer bilim dallarından ayrılır.5
Sanat tarihçisi sanatçıdan ziyade olarak sanatı yaratmakla değil, sanatı incelemekle mükelleftir. Sanatçı ve sanat tarihçisi aynı nesne üzerine farklı boyutlarda yaklaşan, anlayan ve okuyan insanlardır.
Bu bağlamda bakıldığında sanat tarihçisinin sanatçıyı da incelemek ve anlamak zorunda olduğu görülebilir. Belli bir sanat yapıtını kimin yaptığını, neden yaptığını ya da yaptırdığını, eserin o kültüre ait değerler arasındaki yerini belirler. Ayrıca sanatçının kendinden önceki sanatçılardan ne ölçüde etkilenip kendinden sonra gelen sanatçıları ne ölçüde etkilediği gibi noktalar üzerinde durulur.
Sanat tarihi araştırmalarının başlıca beş ilgi alanı vardır. Bunlardan birincisi şunları kapsar:
Sanat tarihi araştırmalarının ikinci önemli ilgi alanı, sanat geleneklerinin üslupsal ve biçimsel gelişimlerinin büyük ölçekte ve geniş bir tarihsel perspektif içinde kavranmasıdır. Bu da temelde çeşitli sanat üsluplarının, dönemlerin, akımların ve tarihsel okulların sayımı ve çözümlemesini içerir. Sanat tarihi ayrıca görsel sanatlarda dinsel simge, tema ve konuların çözümlenmesiyle uğraşan ikonografiyi kapsar.
Sanat tarihçiliği büyük ölçüde uzmanların geniş deneyimlerine, içgüdüsel yargılarına ve eleştirel duyarlılıklarına dayanır. Ayrıca sanatın içinde yaşadığı ve çalıştığı tarihsel ortamın ayrıntılarıyla bilinmesi ve sanatçının düşünce, yaşantı ve kavrayışlarının duygudaşlık temelinde anlaşılması gereklidir. Sanat tarihi araştırmalarında çıkarımın kilit bir işlevi vardır; bir yapıtın sanatçısı, bir imza, o döneme ait yazılı belgeler ya da köken belirleyici başka yollarla kesin biçimde saptanabilirse, benzer ya da yakın özellikteki yapıtlar bunun çevresinde gruplandırılabilir, o sanatçıya ya da döneme bağlanabilir. Modern sanat tarihçilerinin çok eski zamanlardan bu yana üretilmiş sanat yapıtlarını kapsayan bilgi birikimi bu tür yöntemlerle sağlanmıştır.
Sanat tarihi, bir sanat eserinin görsel görünümüne katkıda bulunan çeşitli faktörleri (kültürel, politik, dini, ekonomik veya sanatsal) analiz eden disiplinler arası bir çalışmadır.
Sanat tarihçileri, nesnelerin ontolojisi ve tarihine ilişkin araştırmalarında bir sürü farklı yöntem kullanırlar.
Sanat tarihçileri genellikle eseri kendi zamanının bağlamında inceler. İnceleme yaparken mümkün olabildiğince eserin yaratıcısının motivasyonlarına ve zorunluluklarına saygı duyacak şekilde yapılmasına dikkat edilir. Buna patronlarının ve sponsorlarının arzu ve önyargılarını göz önünde bulundurmak da dahildir. Ek olarak eserin yaratıcısının meslektaşları ve hocalarının tema ve yaklaşımlarının karşılaştırmalı bir analizi de yapılmalıdır. İkonografi ve sembolizm de ayrıca dikkate alınmalıdır. Kısacası bu yaklaşım, sanat eserini içinde yaratıldığı dünya bağlamında inceler.
Sanat tarihçileri de genellikle bir işi form analizi yoluyla inceler. Form analizi eserin yaratıcısının çizgi, şekil, renk, doku ve kompozisyon kullanımının analizidir. Bu yaklaşım, sanatçının sanatını yaratmak için iki boyutlu bir resim düzlemini veya heykelsi veya mimari alanın üç boyutunu nasıl kullandığını inceler. Farklı farklı öğelerin kullanılma şekli, temsili veya temsili olmayan sanatla sonuçlanır. Bunun sonucunda sanatçının bir nesneyi mi taklit edip etmemesi ya da oluşturulan görüntü doğada bulunabilir mi bulunamaz mı gibi sorular ortaya çıkar. Eğer öyleyse, eser temsil barındıran bir eserdir. Sanat mükemmel taklite ne kadar yakınsa, sanat o kadar gerçekçidir. Sanatçı doğayı taklit etmiyorsa da sembolizme mi daha yatkın ya da önemli bir şekilde doğanın özünü doğrudan kopyalamak yerine onu yakalamaya mı çalışıyor gibi sorular bize temsile olmayan sanatı bulmamızda yardımcı olacaktır. Bu tür sanat eserleri soyut eserler olarak da adlandırılır. Gerçekçilik ve soyutlama bir süreklilik üzerinde var olur. İzlenimcilik ise doğrudan taklitçi olmayan ancak doğanın bir "izlenimini" yaratmaya çalışan bir temsil tarzı örneğidir. Eser temsili değilse ve sanatçının duygularının, özlemlerinin ve özlemlerinin bir ifadesiyse veya güzellik ve biçim idealleri arayışıysa, eser soyut veya bir dışavurumculuk eserlerinin bir örneğidir.
İkonografik analiz, bir nesnenin belirli tasarım öğelerine odaklanan bir analizdir. Bu tür unsurların yakından okunmasıyla, onların kökeninin izini sürmek ve bununla birlikte bu motiflerin kökenleri ve gittikleri yol hakkında sonuçlar çıkarmak mümkün hale gelir. Buna ek olarak, nesneyi üretmekten sorumlu olanların sosyal, kültürel, ekonomik ve estetik değerlerine ilişkin çok sayıda gözlem yapmak mümkündür.
Pek çok sanat tarihçisi, araştırmalarını nesnelerle bir zemine oturtmak için eleştirel teoriyi kullanır. 19. yüzyılın sonlarından itibaren, teori çoğunlukla daha yeni nesnelerle uğraşırken kullanılmaya başlanır. Sanat tarihindeki eleştirel teori genellikle edebiyattan ödünç alınır ve sanat nesnelerinin incelenmesine sanatsal olmayan analitik bir çerçevenin uygulanmasını içerir. Feminist, Marksist, eleştirel ırk, queer ve postkolonyal teorilerin tümü bu disiplinde bir şekilde iç içe geçmiştir. Edebiyat araştırmalarında olduğu gibi, bilim insanları arasında da doğaya ve çevreye karşı var olan bir ilgi bulunmaktadır ve bu ilginin alanda değişiklere yol açacağı aşikardır fakat henüz disiplinin alacağı yön belirli değildir.
Sanat tarihinin yararlandığı başlıca yardımcı bilim dalları şunlardır:
Orijinal kaynak: sanat tarihi. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page